Gerek mimaride gerekse sanatta önemli bir malzeme olarak kullanılan taşın hikayesi, doğada serbest bir şekilde var olan çakıl taşlarının üretime yönelik toplanması ile başlar. Günümüzde basınçlı makineler ve patlayıcıların kullanımıyla gerçekleştirilen taş blok temin yöntemi, yakın dönemlere kadar antik dönemlerden bildiğimiz geleneksel sistemde sürdürülmüştür.

Erozyona uğramış kaya yüzeylerinden kimi zaman aşındırılması kimi zaman ise uzun metal, tunç çubuklar olan levyeler vasıtasıyla elde edilen taş kütleleri bu geleneksel sistemin temelini oluşturur. MÖ 4. bin yılın sonlarına doğru başta Mısır’da olmak üzere Antik dünyanın birçok noktasında belirmeye başlayacak anıtsal yapıların inşaatı ile taş ocağı olarak tanımlayabileceğimiz işletmeler belirmeye başlar. Elde edilen dikdörtgenler prizması biçimindeki blokların temininden arda kalan ve çoğu zaman basamaklanma biçiminde bir görünüm sunan kalıntıları ise, günümüzde Adramytteion kentinin de yer aldığı Antik Ege Havzası özelinde MÖ 7. yüzyıl ve ilerleyen dönemlere tarihlendirilen taş ocaklarında da görebilmekteyiz.

2015 yılından bu yana Dr. Öğr. Üyesi Murat Özgen (Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi) başkanlığında Edremit Körfezi’nin güneydoğusundaki alüvyon düzlüğü ve onu sınırlandıran Pindasos (Madra) Dağları’nın kuzeybatı yamaçları ile Hekatonnesoi (Ayvalık Adaları) odağındaki gerçekleştirilen yüzey araştırmaları sırasında toplamda 17 adet  irili-ufaklı antik taş ocak ve temin noktası tespiti gerçekleştirilmiştir.

Ocakların konumlandığı kaya öbekleri bulundukları jeolojik birimin özelliklerine göre çeşitlilik gösterir. Kıyı hattı ve yakınındaki ocaklarda Orta Miyosen boyunca oluşan kum taşı-kireç taşı geçişken formasyonuna rastlanır. İç kesimlerdeki vadi boylarında konumlanan volkanik yükseltilerden ise daha çok Oligosen-Alt Miyosen yaşlı Hallaçlar volkanitleri olan andezit ve tüf temininde faydalanılmıştır. Bölgenin güneyinde ise, günümüzdeki adını temin edildiği Kozak Yaylası’ndan alan sert ve parlak dokulu “kozak taşı” granotidler yer alır.

Kıyı hattı boyunca yükselen yamaçlar üzerinde konumlanan ocaklara göz atıldığında, Adramytteion’a 4,6 kilometre mesafede yer alan Boşnak Tepe yükseltisinin kuzey yamaçlarında sistematik taş koparma izlerine rastlanması şaşırtıcı değildir. Bir fay aynasının konumlandığı bölgede kabaca kuzey-güney doğrultusunda küçük birer kanyon görünümündeki yarma-ceplerden elde edilen sistematik taş temini izleri yaklaşık 8 hektarlık bir alana yayılır.

Antik Dönem’de ocaklarda kullanılan blok temini için kabaca şu yöntemle gerçekleştirilir: yüzeylerde açılan kanallar ve oyuklar aracılığıyla ana kayadan serbest bırakılacak olan ve genelde dikdörtgen prizmatik bir görünüme sahip taş bloklar, çekiç ya da levye ile uygulanacak kuvvet vasıtasıyla ana kayadan ayrılır. Boşnak Tepe’de 6-10 cm ya da 15 cm genişliğe sahip olan oluklar ana kaya kütlesinden koparılacak bloğun üç yan yüzeyini oluşturacak hatlar boyunca açılmıştır. İki alanın düşey yüzeylerinde görülen 5-7 cm uzunluğunda, 2 cm genişliğinde ve 2-6 cm derinliğinde dikdörtgen biçimindeki kama deliklerine ilişkin diziler ise, sert kayaç yapısına sahip taş ocaklarında da karşımıza çıkan metal ya da ahşap kama kullanımından arda kalan izlerle benzerlik gösterir.

 

 

Benzer yöntemden arda kalan izlere, kıyı hattı boyunca, Taylıeli dolaylarındaki kireç taşı ocakları ile günümüz modern Ayvalık yerleşimini Alibey (Cunda) Adası’na bağlayan yol üzerinde konumlanan Dolap (Lale) Adası üzerinde de rastlanır. Basamak biçimindeki kalıntılar denizin iç kısımlarına doğru ilerleyerek bu ocaklarda liman kalıntısını andıran ilgi çekici bir görünüm sunar. Yüzeyde yer alan geç dönem grafitiler ise, ocağın aynı zamanda bölgenin 19. yüzyıl yerleşim dokusu içerisindeki varlığının birer kanıtıdır. Yakın dönemlere kadar kullanıldığı bilinen Sarımsaklı Yarımadası’nın batı ucundaki Badavut taş ocaklarından ise Ayvalık ve adalarına özgü mimaride önemli bir yere sahip olan, yerelde “sarımsak taşı” olarak da bilinen, pembe tonlarındaki ignimbirit temin edilmiştir.

İç kesimlerdeki taş ocakları, yoğun olarak vadi kenarlarında ya da geniş düzlükler üzerinde tekil bir biçimdekonumlanan volkanik yükseltilerde yer alır. Hisarköy’ün 850 metre güneybatısındaki Kocataş, Kocataş’ın 1.8 kilometre doğusunda yer alan Tirkeçtepe ve Tirkeçtepe’nin güneyinde, bölgede yapımına başlanan Tahtalı Barajı hafriyatları sırasında açığa çıkarılan Çamlık Tepe ocaklarında, andezit-tüf ve yer yer kireç taşı – kum taşı alterasyonları gösteren taş blokların temin edildiği tespit edilmiştir. Daha kuzeyde ise Dutluca köyü yakınlarındaki Merdivenli Kaya ve Bahadınlı köyü sınırlarındaki Dedekaya çevresinde tespit edilen ocakların yerel ölçekte bölgenin savunma ve kırsal mimarisine yönelik malzeme temininde tercih edildiği görülmektedir.

Körfezin güney sahasında yürütülen çalışmalarda, Burhaniye ilçesinin dağlık güneydoğu kesimleri ile Bağyüzü köyü arasındaki tespitlerimiz bölgenin granit malzeme açısından zenginliğini gözler önüne serer. Bağyüzü köyü merkezinde ve çevresinde yer alan insitu olmayan çok sayıdaki lahit teknesi kapağı ve sütun gövdesi, bölgenin Antik Dönem içerisinde önemli bir üretim merkezi olduğunun adeta kanıtıdır. Balıkesir ili sınırları içerisinde yer alan Tüğlü Tepe, Çamgedik Tepe ve Kaktaş Tepe dolaylarında uzunlukları 50 cm ile 5,30 metre arasında değişen, farklı işleme evrelerinde yarım bırakılmış çok sayıdaki sütün fragmanları bölgedeki bu üretim noktalarının tespitini sağlamıştır.

Bölgenin öncelikli olarak Adramytteion kenti ve kırsalına hizmet ettiği aşikâr olan bu antik dönem taş ocakları, günümüzde disiplinlerarası bir şekilde yürütülen, dönem topluluklarının kültürel ve ekonomik ilişkilerini çözümlemeye dönük Antik Dönem yerleşim ağlarının tespiti çalışmalarında önem teşkil eder. Yürüttüğümüz yüzey araştırmaları sonucunda literatüre kazandırdığımız bu yeni tespitler, bu sebeple birçok alanda etkisini hissettirmektedir.

Antik Dönem teknolojisinin sergilendiği adeta birer açık hava müzesi görünümü sunan bu taş ocaklarının korunması gereken birer kültür varlığı olduğunu da göz ardı etmemek gerek. Tespitlerimizi gönüllülük esasıyla paylaştığımız, Balıkesir ilçeleri ile Ayvacık, Ezine ve Bergama ilçe belediyelerinin iş birliğinde gerçekleştirilen İDA-MADRA Jeoparkı Projesi’ni koruma bilincini arttırmada atılmış önemli bir adım olarak değerlendirmekteyiz. Umudumuz, bu alanların tahrip olmadan tüm özgün detaylarıyla korunarak gelecek nesillere taşınabilmesidir.